İnsanın bir kentli olup, o kenti hiç görmemesi nasıl bir ironidir diye düşünüyorsanız ben söyleyeyim garip bir duygudur. Hep ailenizin köklerinin olduğu kente gitmek isterseniz ama bir biçimiyle de hep ertelersiniz. Sizi engelleyen şeyin ne olduğunu bilemeseniz de. Nitekim Van kenti de benim için öyledir.
Baba tarafım Vanlı olmasına rağmen çok da merak etmeme rağmen Iğdır’a kadar uzanan yolculuğumda Van kentine gidemedim. Neye rastlayacağımı bilemedim. Galiba düş kırıklığına uğramaktan ödüm koptu. Temiz ve masum bir sayfa olarak kalmalıydı ama işte yine de meraktan kendimi alamadım ve eğer Van kentine gidersem neler yapmalıyım diye araştırdım.
İşte öğrendiklerim:
Neler Yapılabilir?
Van kedisi dememe gerek yok, kedi sevmem ama yine de yerinde iki gözü farklı olan bu kedileri görsem fena olmaz hani değil mi?
Van kahvaltısı biliyoruz ki başta İstanbul olmak üzere yapılıyor ama onu da yerinde yemek gerektiğini düşünenlerdenim en azından aradaki farkı görmek adına.
Dağlardaki değişik otlar toplanarak yapılan otlu peyniri ki çok severim en özgün haliyle yemek için bile gitmeli aslında. Zira son derece özel bir peynir.
Elbette Ahtamar adası. Her ne kadar Akdamar olarak bilinse de asıl ismi Ahtamar’dır ve Tamar isimli şahsa adı geçen bir efsanesi vardır.
Ülkemizin en büyük gölü Van Gölüne de uğramadan dönülmez sanırım. Yada Çatak çayında rafting, Elbette gelmişken dedelerimin hayatlarının geçtiği şimdi restore edilen eski Van evleri de görülmeli değil mi?